Feminizm Nedir?

18. yüzyılda Fransa’ da filozoflar ve kadın yazarlar, sanatçılar sayesinde ortaya çıkan ve savunulan daha sonraları bir düşünce sistematiği haline gelen kadının siyasi ve toplumsal haklar bakımından erkeklerle eşit olması gerektiğini savunan ve bunu gerçekleştirmeye çalışan fikir akımıdır.

Feminizmin biyolojik dişilik kavramı ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Kadınlar ve erkekler arasındaki biyolojik farklılıkların bir eşitsizlik nedeni olamayacağını savunur. Ataerkil toplumlarda çokça kabul gören feminizmin ‘’erkek düşmanlığı, erkekleşme’’ olduğu iddiası aslında toplumsal cinsiyet rollerini, kalıpları ve hakları tamamen eril iradeye sunan söylemlerdir.
Oysa feminizmin amacı her hegemonik iktidar biçimi gibi baskıcı, ezme ve ezilme kültüründen beslenen ilişki ve biat kültürüdür. Dolasıyla feminizmin amacı tamamen erkek karşıtı bir duruş sergilemekten, bir cinsiyetin ötekinden üstün olduğunu savunmaktan ziyade adalet arayışında olan erkek ve kadınların katılımıyla büyümektir.

Özellikle içerisinde bulunduğumuz 21. Yüzyılda sınıf mücadelesi, hayvan hakları, eşcinsel hakları, anti-kapitalizm, milliyetçilik karşıtı hareketler vb. birçok siyasi hareket ile iç içe yürümüş bu akımların büyümesine katkı sağlamıştır.
Feminizm tarihini etkileyen 3 dalga vardır bu dalgaları kısaca özetleyecek olursak;

1. Dalga: Medeni Kanun Talepleri ve Siyasal Haklar

Birinci dalga feminizm genel olarak kadınların oy hakkı, eğitim ve mülkiyet hakkı için mücadele etti. Kadınlar için oy hakkı meselesi 19. Yüzyılın sonu ve 20. Yüz yılın başlarında dünyanın çeşitli yerlerinde değişik biçimlerde varlığını sürdürüyordu. Avrupa’nın kimi yerlerinde ufak da olsa bir mülk sahibi olanlar dışında kadınlar için oy hakkı yoktu. Kimi yerlerde evli olmak, kimi yerlerde hem evli hem de kocanın mülk sahibi olması, ırk farkları, aristokrasi gibi hiyerarşilerle kadınlar oy kullanabiliyordu ama çoğunlukla kadınların oy hakkı yoktu. Amerika’da ise, sadece siyahların ve kadınların oy kullanması yasaktı, ancak bu durum daha sonra değişerek siyah erkeklere oy hakkı tanındı. Kadınların Parlamento’ya girme şansı ise neredeyse yok gibiydi. Siyahi kadınlar onlara destek olan beyaz kadınların desteklerini gördüklerinde aynı kaderi paylaştıklarını anladılar ve Amerika’da kölelik karşıtı hareketleri başlatmış oldular.

Fransa da ise kadınların direnişleri 1881 yılında oy hakkı, eşit ücret hakkı, evlilik ve ailede eşit haklar için başlamıştı. O dönemde feminist kadınlara ‘’süfrajetler’’ deniyordu ve gazetelerde onların ne kadar çirkin ya da lezbiyen olduklarına dair karalama kampanyaları yapılıyordu. Propaganda öyle şiddetli hale geldi ki bu kadınlar işlerinden atıldılar, evlerinden kovuldular, çocuklarından koparıldılar ve sokakta yürüyemez hale geldiler.

2.Dalga: Cinsellik ve Doğurganlığın Birbirinden Ayrıştırılması

Batıda gerçekleşen gelişmeler, doğum kontrolünü güvenli ve kolaylaştıran yöntemlerle kadınların hamilelik riski almadan cinselliklerini yaşayabilecekleri anlamına geliyordu. Kürtajın yasallaşması, doğum kontrol haplarının ucuzlaması gibi konularda mücadele eden kadınlar biryandan da yükselen muhafazakârlıkla mücadele ediyorlardı. Kürtajın yasal olmadığı çoğu ülkede kadınlar sağlıksız koşullarda tehlikeli yöntemlere başvuruyorlardı, bu yöntemlerin çoğu ölümle sonuçlanıyordu.

3.Dalga: Kadın Kimliği ve Diğerleri

Son dalga feminizm hareketi olarak kabul edilen bu hareket doksanların sonunda başladı ve farklılıkların değerli olmasını savunuyordu. Örneğin lezbiyen kadınlarla heteroseksüel kadınlar, tamamen başka ezme/ezilme ilişkileri yaşıyordu ve üçüncü dalga feministleri bunları ortaya koymak istiyordu. Dünyanın pek çok yerinde feminizm hareketleri devam etmekte, kadınların mücadelesi herkes için eşit haklar kazanılana kadar devam edecektir.

Her birimiz doğduğumuz andan itibaren cinsiyetçi düşünce ve eylemi kabul etmeye yönlendiriliyoruz. Kurumsallaşmış cinsiyetçiliği sonlandırabilmek için değişime önce kendimizden, kendi hayatlarımızdan, kendi aile yapımızdan başlamamız gerekiyor. Feminizm aslında kimsenin kimseye hükmetmediği, eşit, özgür ve adil bir dünya yaratabilmek için herkesi ve her kesimi kucaklayan, bir olmaya çağıran bir akımdır. Kısacası feminizm herkes içindir.

Exit mobile version